Macar ve Türk halklarının
yüzyıllar öncesine dayanan ilişkileri, her iki ülkede çeşitli izler
bırakarak bugünlere kadar gelmiş. Şimdi, her iki ülkede birbirinden
kalan pek çok hatıra bulunuyor.
İstanbul’un fethi sırasında,
Macar döküm ustası
Urban’ın yaptığı dev
topların Bizans surlarını
dövmekte kullanıldığı pek
çok yerde anlatılır. Her ne kadar
bazı kaynaklar bunun
doğru olmadığını, Urban Usta’nın
toplarının etkisiz kaldığını
söyleseler de, Urban
Usta’nın adı tarihimize belki
de Türk-Macar işbirliğinin
öncüsü olarak girmiş bulunuyor.
Türkiye’de iz bırakmış Macarların
yanında, Macaristan’da
ismi unutulmayan
Türklerin ve bıraktıkları eserlerin
sayısı da bir hayli fazla.
Aslına bakılırsa, bu bir ortak
tarihî miras ve her iki ülke bu
ortak mirası özenle koruma
çabası içinde.
Macaristan’daki Türk
Anıtları
Bir Bektaşi dedesi olan Gülbaba’nın
Budapeşte’de bulunan
türbesinin şöhretini
hemen herkes duymuştur.
Ama Macaristan’ın diğer
kentlerinde de çeşitli Osmanlı
eserleri var. Çoğu 1526-1686
yılları arasında inşa edilen ve
bugün bulundukları yerlere
renklilik katan bu eserlerden
en önemlileri arasında Dunaföldvar
kasabasındaki Türk
kulesi, Erd şehrindeki Hamza
Bey Camii minaresi, Balaton
Gölü yakınlarındaki
Szabadbattyan’daki Kula
kulesi, ve Siklos’daki Malkoç
Bey Camii sayılabilir.
Peç şehri de Osmanlı eserleri
açısından çok zengin: Gazi
Kasım Paşa Camii, İdris
Baba türbesi, Yakovalı Hasan
Paşa Camii ve Memi
Paşa hamamının kalıntıları
burada. Zigetvar ise özelliği
olan bir yer. Ali Paşa Camii’nin,
Sultan Süleyman
Camii’nin ve Macar-Türk
Dostluk Parkı’nın bulunduğu
Zigetvar, Kanuni Sultan
Süleyman’ın hayatını kaybettiği
yer. Söylentilere göre
Zigetvar kuşatması sırasında
padişahın otağı bugün Dostluk
Parkı’nın olduğu yerde
kuruluymuş, öldüğünde bedeni
İstanbul’a götürülmüş,
ama iç organları ve kalbi yakındaki Turbek köyünde defnedilmiş.
Halâ faal olan dört Osmanlı
hamamından ikisi olan Rudas
ve Kiraly ise Budapeşte’de.
Son Budin Beylerbeyi
Abdurrahman Abdi Paşa’nın
mezar taşı, şehit düştüğü
yere dikilmiş ve üzerine
“Kahraman Düşman” yazılmış.
Macarlar, düşmanına
kahraman diyebilen bir halk.
I.Dünya Savaşı sırasında Galiçya’da
ve Macaristan’ın çeşitli
bölgelerinde şehit düşen
askerlerimizden 480’i, Budapeşte’deki
Türk Şehitliği’nde
yatıyor. Kale yakınlarında parmaklıkla
çevrelenmiş bir de
Osmanlı Akıncılar Mezarlığı
var. Buda’da, kaleye doğru
çıkan yeşil ve sevimli yürüyüş
yolunun adı ise “Kemal Atatürk”.
Türkiye’de Macar
Esintileri
Türk dünyasına katkıları olan
Macarlardan bahsedilince akla
hemen Ödön Szechenyi ve
İbrahim Müteferrika geliyor.
48 yıl yönettiği İstanbul
itfaiye teşkilatını ve ilk deniz
itfaiyesini kuran Szechenyi
Paşa çok önemli bir Macar
aileden geliyor. Esir alınıp İstanbul’a
getirilen Müteferrika
ise ilk Osmanlı matbaasını
kuran kişi. Bugün, İstanbul İtfaiye
Müzesinde Szechenyi,
Yalova Kağıt Müzesinde de
Müteferrika hakkında güzel
bilgilerin sergilendiğini belirtmeden
geçmeyelim.
17-19.yüzyıllar arasında Osmanlı
İmparatorluğu, Habsburglar’a
karşı sürdürdükleri
Macar bağımsızlık hareketinin
yenilgiye uğraması sonucu
sürgüne giden üç önemli
Macar şahsiyeti ve beraberindekileri
misafir etmiş. Mültecilik
yıllarını geçirdikleri
şehirler bugün onları müze ve
anı evlerle yaşatıyor: Tekirdağ’da
Prens II.Rakoczi Anı
Evi ve Sergi Salonu, İzmit’te
İmre Thököly Anı Evi ve
Kütahya’da Kossuth Müzesi.
Erdel Beyi Rakoczi, 1717’de
Sultan III. Ahmed’in davetiyle
Osmanlı topraklarına gelmiş
ve Tekirdağ’a yerleşmiş.
1735 yılında orada ölen Prens
önce İstanbul’a defnedilmiş,
sonra da Macaristan’a nakledilmiş.
Tekirdağ’da yaşadığı
konak bugün müze olarak
kullanılıyor. Şehirde ayrıca
Rakoczi’nin adını taşıyan bir
çeşme, bir cadde ve heykeli
var. Rakoczi’nin danışmanı
Mikes Kelemen ise “Türkiye
Mektupları” adlı eseri ile
ünlü ve onun adı da Tekirdağ’da
bir sokağa verilmiş.
Her yıl kutlanan Tekirdağ
Macar Günü, Tekirdağ Macar
Dostluk Derneği’nin önde
gelen etkinliklerinden.

Transilvanya Prensi Kont
İmre Thököly ise dört yılını
İzmit’te geçirmiş ve 1705’te
orada ölmüş. Ünlü Macar özgürlük
savaşçısı Lajos Kossuth
da 1850 yılında oldukça
kalabalık bir grupla Türk topraklarına
geçerek Kütahya’ya
ulaşmış. Bir yıl
yaşadığı iki katlı bina bugün
“Kossuth Evi Müzesi” olarak
anılıyor. Kossuth Macaristan’ın özerkliği temel alan
yeni anayasa taslağını burada
hazırlamış, ayrıca bir de Türkçe
dilbilgisi kitabı yazmış.
Bir de, çeşitli zamanlarda
Türkiye’ye gelmiş, bilgi birikimleriyle
Türk toplumuna
çok değerli katkılarda bulunmuş
ama hakettikleri şöhreti
kazanamamış olan Macarlar
var. Örneğin, “Macarlı Miralay
Abdullah Bey”. Miralay
Abdullah Bey, Doğa
Tarihi Müzesini kuran, Osmanlının
ilk Zooloji kitabını
yazan ve başarılı doktorlar yetiştiren
bir bilim insanı. 1800
yılında Viyana’da, Karl Eduard
Hammerschmidt adıyla
doğmuş bir Erdel’li Macar.
1848’de Türkiye’ye iltica etmiş
ve bilimsel çalışmalarını
burada sürdürmüş. O, hem
Kızılay’ın kurucularından,
hem de cerrahinin ve anestezinin
öncülerinden.
Cumhuriyetin ilk yıllarında
Ankara’ya gelip “Meteoroloji”
yi kuran Prof.Dr. Antal
Rethly de unutulmayacak bir
isim. 1925 yılında Türkiye’ye
gelen Rethly’ye çevresindekiler
“Aksakallı havabakan” diye
isim takmışlar. Rethly, o
zor yıllarda Anadolu’nun çeşitli
yerlerinde 135 meteoroloji
istasyonu kurulmasını
sağlamış.
Unutulmaması gerekenlerden
biri de, dünyaca ünlü Macar
besteci Bela Bartok. Aynı zamanda
bir müzik araştırmacısı
da olan Bartok, 1936 yılında,
Atatürk tarafından davet edilince,
Adnan Saygun ile birlikte
Çukurova bölgesinde
Türk Halk müziği konusunda
çalışmalar yapmış. Bugün,
Osmaniyelilerin fahri hemşehrisi
olan ünlü bestecinin
adına Osmaniye’de bir kültür
merkezi var. Bela Bartok’a
tahsis edilen sergi salonunda
ise çalışmaları sergileniyor.
1952-56 arası Macaristan’ı ziyaret
eden şair Nazım Hikmet’in
bu ülke için yazdığı
muhteşem şiirlerden “Macar
Toprağı” şu dizelerle başlıyor:
“Merhaba Macar toprağı
/ sen bu yaz vakitleri /
fırından yeni çıkmış ekmek gibisin
/ kabarık / yaldızlı, esmer
/ ve ekmek gibi sırlarınla
dolu / ekmek gibi mübareksin”. |